Besmele, hamdele ve salat-ü selamdan sonra… Umumiyetle tasavvufa dair yazmaya gayret ediyor bunun haricindeki güncel mevzulara pek girmek istemiyordum. (Gerçi tasavvuf ülkemizde daima güncelliğini koruyor hamdolsun.) Fakat mesele Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve sakal-ı şerifi olunca yazmak ihtiyacı hissettim. Her ne kadar Cübbeli Ahmed hocamız gayet güzel cevap verse de biz de üzerimize düşeni yapmalıyız. Malum, evvelce bizden biri yani Anadolu’nun ehlisünnet Müslümanlarından zannettiğimiz daha sonra ise doktora tezi, tercüme ettiği kitaplar, hadis ve fıkıh usulüne dair mütalaaları ve en son sakalı şerifle alakalı beyanları ile ithal olduğuna kanaat getirdiğimiz Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez beyefendi haddini aşarak bazı garip şeyler söylemiş. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bugün olsaymış sakal-ı şerifleri yasaklarmış. Sebebi de fazla hürmet edilmesi herhalde. Acaba sayın Görmez bu hürmetten ne mana çıkarıyor, söylese de bilsek. Yoksa bazı aşırı gidenler (radikaller) gibi şirk manası mı çıkarıyor? Sayın Görmez’in (Allah görmek nasib eylesin) kaderi inkar eden, hadisi şerifleri uydurulmuş din diye tavsif eden, Adem Aleyhisselama baba bulan sapıklara hiçbir cevap vermezken hürmeti sahih hadisi şeriflerle sabit olan sakal-ı şerifi konu etmesi çok düşündürücü geldi bana. Acaba ne yapılmak isteniyor? İslam tarihine edebiyle, tevazuuyla damga vurmuş bu milletin genleriyle mi oynamak istiyorlar? Oynanmadık, bozulmadık bir mukaddesata hürmetimiz kalmıştı zaten. Onu da ortadan kaldırarak kendileri gibi hürmetsiz, edepsiz, terbiyesiz olmamızı mı istiyorlar? Hem sonra Peygamber Efendimize (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve onun hatıralarına ashabı kiram kadar hürmet de edemiyoruz ki. Demek ki zemane alimler (!) ashabı kiramı görselerdi kim bilir ne inciler yumurtlayacaklardı. Sözü daha fazla uzatmadan ashabı kiramın edebine ve tazimine gök kubbenin altında Kur’an’dan sonraki en sağlam kitap olan Buharî’den bir nakille misal getirelim: Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hicretin altıncı senesinde gördüğü bir rüya sebebiyle (ki peygamberlerin rüyaları vahiydir) 1400 kadar sahabi ile umre yapmak kastıyla Medine-i Münevvere’den Mekke-i Mükerreme’ye hareket etmişti. Mekkeye 50 km. mesafedeki Hudeybiye mevkiine vardıklarında ise, durumdan rahatsız olan ve Rasûlüllah’ın (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ne gaye ile hareket ettiğini tam olarak anlayamayan Mekke müşrikleri silahlanarak yolu kestiler ve Rasûlüllah’ın maksadını anlayabilmek için bazı elçiler gönderdiler. O vakit henüz Müslüman olmamış olan Urve bin Mesud (Radıyallahu Anh) da elçilik vazifesi yapmak üzere gönderilenlerden idi. Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ile görüşüp ashab-ı kiramı da iyice süzdükten sonra, yolu kesen müşriklere, müşahede ettiklerini şu ifadelerle anlatmıştır; “Ey kavmim! Bilirsiniz ki; ben, birçok hükümdarın yanına elçi olarak varmışımdır. Kaysere, Kisraya, Necaşiye. Allah’a yemin ederim ki; Ashabı arasında Muhammed’den daha büyük sayılan ne bir hükümdar, ne de bir ulu kişi görmüşümdür! Muhammed’in ashabından her hangi birisi konuşacağı zaman, O’ndan izin istemekte, kendisine izin verilirse konuşmakta, izin verilmezse susmaktadır. Vallahi, aksırır, öksürürken O’nun tükürüğü sıçrasa, ashabı hemen elleriyle onu yüzlerine ve derilerine sürüyorlar. Muhammed, onlara bir şey buyurduğu, işaret ettiği zaman, onlar onu yerine getirmek için üşüşüyorlar. Abdest aldığı zaman, abdest suyunu, birbirlerine girercesine kapışıyorlar! Ashabı, O’nun yanında konuşurlarken seslerini yükseltmiyor, kısıyorlar, O’na besledikleri derin saygılarından dolayı O’nun yüzüne dikkatlice bakmıyorlar, gözlerini önlerine indiriyorlar!” Evet, şimdi seslenmek istiyorum: Ey yeni yetmeler! Ey İslam’ı Avrupa kafasıyla yorumlamaya çalışanlar! Gözünüz hürmet görsün, edep görsün, tazim görsün. Eğer görmez değilse... Yorum Ekle
ŞEFİK KOCAMAN HOCA EFENDİ 11,07,2016
Featured Posts
- Blogger Yorumları
- Facebook Yorumları
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum:
Yorum Gönder