Featured Posts

RABB'İN MANASI

Besmele, hamdele ve salat-ü selamdan sonra… Allah-u Teâlâ hakkında “Âlemlerin Rabbi” ifadesi, Kuran-ı Kerim’in birinci suresi olan Fatiha-i Şerife’nin ilk ayet-i kerimesi başta olmak üzere sayısız mahalde tekrarlanmaktadır. Müslümanlar olarak çocuklarımıza dinden ilk öğrettiğimiz şey de “Rabbin kim?” sorusunun cevabıdır. Dua ederken de Allah-u Teâlâ Hazretlerine daima “Ya Rabbi!” diye nida ederiz. Netice olarak “Rab” kelimesiyle hayatımızın her safhasında karşılaşırız da ne manaya geldiğini çoğumuz bilmez. Mevla Teâlâ’nın âlemlerin rabbi oluşu Mahmud Efendi Hazretlerinin eşsiz eseri olan Rûh’ul-Furkan Tefsirinde özetle şöyle izah edilmiştir;  - Rab; terbiye eden demektir. Terbiye ise; “Bir şeyi derece derece kemale (olgunluğa) ulaştırmaktır.” Buna göre “Rab”; Bütün eşyayı, bütün varlıkları adem (yokluk)tan vücuda (varlığa) çıkarıp tedricen (derece derece) kemale erdiren Zat’a denir. (Aynı zamanda rab sahip manasına gelmektedir. Âlemlerin rabbi, bütün yaratılmışların yani kâinatın yegâne sahibi demektir.) Mevla’nın rabliğinin eşref-i mahlûkat olan insan üzerindeki tecellisi şu şekilde izah edilmektedir; İnsan bir zaman yoktu. Sonra, Mevla Teâlâ onu varlık âlemine şöyle çıkardı; Mevla Teâlâ Hazretleri önce anasır-ı erba’a denilen su, hava, toprak, ateş(hararet)i yarattı. Sonra bu dört şeyden terkip ettiği (bir araya getirdiği) bir çamurdan bütün beşerin babası olan Âdem (Aleyhisselam)’ın bedenini yarattı. Sonra da o bedene ruh vererek Âdem (Aleyhisselam)’ın insanlığını tamamlamış oldu. Havva validemizi de Âdem (Aleyhisselam)’ın sol kaburga kemiklerinden birinden yarattı. İşte Allah-u Teâlâ’nın rabliği Âdem babamızla Havva validemiz hakkında bu şekilde tahakkuk etmiş oldu. Ondan sonraki beşer neslinde Allah-u Teâlâ’nın rabliği şöyle meydana gelmektedir; İnsan, Allah-u Teâlâ’nın güneş, ay, yıldız, rüzgâr, bulut ve yağmur gibi sebeplerle terbiye ettiği (yetiştirdiği) gıdaları yemek suretiyle midesine indirir. Bu gıdalar bir kimyahane gibi olan midede kudret-i ilahi ile hazmedilip her uzvun münasibi olan cüz seçilip yerine gönderilir. Bu arada insanın yaratıldığı nutfe (meni) de seçilip babanın bel kemiğine, annenin göğüs kemiklerine gönderilir. Ve cinsi münasebet vasıtasıyla ana rahmine dökülüp orada bir müddet nutfe olarak kalır. Sonra o nutfe ete dönmeye yakın donuk bir kan halini alır. Sonra et parçası haline getirilir, sonra da beden iskeletinin kemikleri haline getirilir. Sonra ona et ve deri bir elbise gibi giydirilir. Böylece tamamlanmış olan bedene bir müddet sonra ruh verilip yeni bir yaratılışla yaratılır. Ana rahminde terbiyesi tamamlandıktan sonra emr-i ilahiyle doğan çocuğu Allah-u Teâlâ bu defa annesi ve babası eliyle terbiye edip, büyütüp kemale ulaştırır. Bu anlatılan maddi terbiyedir. Bir de manevi terbiye vardır ki asıl terbiye odur. Mevla Teala, bunu da kendi tarafından indirdiği kitaplar, gönderdiği peygamberler ve onların varisleri (vekilleri) olan ulema ve meşayih (alimler ve şeyhler) vasıtasıyla yapmaktadır. Kuran-ı Azîmüşşân bu iki terbiyeyi de tafsilatlı bir şekilde beyan etmektedir. (İzahatın aslı için Ruh’ul-Furkan Tefsiri cilt 1, sayfa 78,79,80’e bakabilirsiniz.) Görüldüğü üzere Mahmud Efendi Hazretleri (Kuddise Sirruhu) asıl terbiyenin manevi terbiye yani ruhu terbiye etmek olduğunu belirtmiştir. Çünkü meşayıh-ı kiramın da çokça dile getirdiği gibi asıl insan ruhtur. Beden ruha nispetle kukla mesabesindedir. Bedenin terbiyesi yani yetişip kemale ermesi için gıdasının verilmesi, hastalıklardan korunması gerektiği gibi ruhun da terbiyesi için gıdası verilmeli ve manevi hastalıklardan korunması lazımdır. Ruhun gıdası ibadet yani Allah’a kulluk etmektir. Manevi hastalıklardan korunmak için de manevi hastalıkları iyi bilen manevi doktorlara ihtiyaç vardır. Onlar da Allah dostlarıdır. Mevla Teâlâ cümlemizi maddi-manevi kirlerden, hastalıklardan muhafaza eylesin. Âmîn…

ŞEFİK KOCAMAN HOCAEFENDİ 21,06,2016

Paylaş: Google Plus

Yazar: Ehli Sünnet Vel Cemaat Müdafaa

    Blogger Yorumları
    Facebook Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder