
Besmele, hamdele ve salat-ü selamdan sonra… Ehlisünnet itikadı (inancı) m. 610’da Hira Mağarasında başladı. Mahmud Efendi Hazretlerinin de buyurduğu gibi; bu yolun önderi Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), erkanı Hulefa-i Raşidîn ve efradı da ashab-ı kiram ve kıyamete kadar gelecek olan ümmetin çoğunluğunu oluşturan Müslümanlardır. Ehlisünnet ifadesini ilk kullanan da tabiînin büyüklerinden Muhammed ibni Sîrîn Hazretleridir. İmam-ı Müslim, Sahihi’nin mukaddimesinde ondan şu nakli yapmıştır: (Önceden hadis alimleri) senetten (hadis-i şerifleri nakledenlerin zinciri) sormazlardı. Ne zaman ki fitne vaki oldu (ve sapık fırkalar zuhur etti, hadis alimleri hadis alacakları kimselere): “Bize (hadis rivayetinizdeki) adamlarınızı söyleyin.” dediler. Böylece bakılacak; eğer rivayet edenler ehlisünnetten iseler hadisleri alınacak ve eğer bidat ehlinden iseler hadisleri alınmayacak. Buraya kadar yapılan izahtan anlaşılacağı gibi Ehlisünet vel’Cemaat mezhebi sonradan çıkan sapık bir mezheb değil, bilakis sapıtanların karşısında hak üzere sabit kalan gerçek Müslümanların mezhebidir. Nitekim on dört asırlık İslam ümmetinin yüzde doksan olan kahir ekseriyetini bu mezheb teşkil etmektedir. Günümüzde İslam coğrafyası ele alındığında her ne kadar cehalet hakim olsa da görülecektir ki yine kahir ekseriyet Ehlisünnet mezhebidir. Doğudan başlarsak: Filipinler, Endonezya, Malezya, Tayland, Myanmar, Çin, Doğu Türkistan, Afganistan, Pakistan’daki Müslümanların tamamı Ehlisünnettir. Hindistan’da bazı sapık mezheb mensupları hariç 250-300 milyon civarında oldukları tahmin edilen Müslümanların çoğu Ehlisünnettir. Türkî cumhuriyetler, Çeçenistan ve diğer Kafkas cumhuriyetleri ve Rusya’ya tabi diğer cumhuriyetlerdeki Müslümanlar Ehlisünnettir. İran’ın yüzde kırkı (Bu rakam oradaki Müslümanların telaffuz ettiği tahmini rakamdır. Şiîler daima Ehlisünneti az göstermeye çalışmaktadırlar.), Irak’ın yarısı, Suriye ve Ürdün’ün tamamına yakını Ehlisünnettir. Lübnan, Suudi Arabistan, körfez ülkeleri ve Yemen’in çoğunluğu Ehlisünnettir. Afrika’daki Müslümanların tamamına yakını Ehlisünnettir. Türkiye ve Balkanlarda ben Müslümanım diyenlerin hemen hemen tamamı Ehlisünnettir. Avrupa, Amerika ve Avusturalya’da yaşayan Müslümanlarında büyük çoğunluğu Ehlisünnettir. İslam tarihi boyunca kafirlere karşı cihad edenler, ülkeleri fethedenler, İslam’ı yayan ve birçok kavmin Müslüman olmasına sebep olanlar, adaletle yeryüzüne hükmedenler ve haçlı saldırılarına karşı ümmeti müdafaa edenler hep Ehlisünnet mezhebi mensubu olan gerçek Müslümanlar olagelmiştir. Allah-u Teâlâ, tarih boyunca ümmet-i Muhammedi hep onların elinde yekvücut kılmıştır. Onlar daima ümmeti toplamaya, sıkıntılarını gidermeye çalışmışlar, bu uğurda canlarını vermişler ve yeryüzünü hayırla imar etmişlerdir. Nefislerinin hevasına uyarak doğru yoldan ayrılmış ehl-i kıble olan fırkalardan maada Yahudilere, Hıristiyanlara, Mecusilere ve sair putperestlere bile fitne çıkarmadıkları ve kan dökmedikleri müddetçe müsamaha göstermişler ve asla zulüm yapmamışlardır. Ve belki de onların hak üzere olduklarının en büyük delillerinden biri de bu müsamaha vasfıdır. Nitekim Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: “Ben, hanif (hiçbir batıla meyli olmayan) ve müsamahalı bir din ile gönderildim.” (Ahmed b Hanbel) İslamî fırkaların tamamı incelendiğinde görülecektir ki; müsamaha vasfı sadece Ehlisünnet mezhebinde bulunmaktadır. Çünkü onlar, kat’î nasları (şüphe götürmez delilleri) inkar etmedikleri müddetçe ehl-i kıbleyi tekfir etmezler (kafirlikle itham etmezler). Diğer fırkalar ise kendi görüşlerinde olmayanları delillerine bakmaksızın, araştırmaksızın tekfir ettiklerinden onlarla olan muamelelerinde çoğu zaman aşırılığa kaçmaktadırlar ki tarih bunun şahididir. Allah-u Teâlâ cümlemizi bu kutlu yolda daim eylesin. Âmîn…
ŞEFİK KOCAMAN HOCA EFENDİ 13,04,2016
0 yorum:
Yorum Gönder