Besmele, hamdele ve salat-ü selamdan sonra… Allah’ın yardımı milletimizin gayretiyle darbe tehlikesini atlatmış görünüyoruz. Bundan sonra nokta operasyonlarına, intikam saldırılarına karşı uyanık olunmalıdır. Kendi halkını, polisini katledecek kadar, vatandaşının üzerine tank sürecek devletinin meclisini bombalayacak kadar gözü dönmüş canilerin toplumu gerecek, kargaşa ortamı oluşturacak faaliyetlere girişmeleri kuvvetle muhtemeldir. Allah fırsat vermesin. Bundan sonra yapılması gereken adaletle, hakkaniyetle hareket etmektir. Kurunun yanında yaşı da yakmamaktır. Çünkü bu zulüm olur. Zulmün mazereti olmaz. Nitekim Mevlamız şöyle buyuruyor: “Ey iman etmiş olan kimseler! Allah için (îfâ edilmesi gereken hakları yerine getirmek üzere) dimdik ayakta duranlar ve adâletle şâhitlik eden kimseler olun! Bir kavme olan şiddetli öfke(niz), asla sizi (onlar hakkında) âdil davranmamanıza sevk etmesin! (Dosta da düşmana da) adaletli olun! O (doğruluğa riayet), (kalpteki) takvaya (delâlet eden) en yakın (nişan)dır. (Emir ve yasaklarına riayetsizlik hususunda) Allah’tan hakkıyla sakının! Şüphesiz ki Allah yapmakta olduklarınızı(n görünen ve görünmeyen tüm yönlerini çok iyi bilip karşılığını verecek olan bir) Habîr’dir.” (Maide:8) Birçok devlet kadrosu boşalacak ve yerlerine yeni atamalar yapılacak. İşte bizi burası tedirgin ediyor. Çünkü dikkatli davranılmaz, rastgele hareket edilirse gelen gideni aratabilir. Diyalogculardan (paralel) kurtulalım derken Anadolu insanına, dinine, kültürüne yabancı insanlar göreve getirilir ve kadrolaşmalarına müsaade edilirse ileride daha büyük felaketler bizi bekliyor demektir. Daha açık yazmak gerekirse; şii, vehhabi, mezhepsiz, bu vatanın değerlerine yabancı akımların istilasından korkmaktayız. Kargaşa ortamında, toplumun dikkati başka tarafa yönlenmişken boşalan koltuklara bu milletin inancına, değerlerine, tarihine çatık kaşlarla bakan insanların oturmaları ülkemizin geleceğini tehlikeye atar. Komünistlerin, katı laiklerin, diyalogcuların parçalayamadığı Türk toplumunu bunlar parçalar. Mustafa İslamoğlu gibi şii uzantısı, kaderi inkâr eden, tasavvufa şirk diyen, mezhep kabul etmeyen, hadis-i şerifleri inkar eden, Mevlana hazretlerine bile iftira atmaktan çekinmeyen, Suriye’yi İran’a verelim diyen, kısaca bütün Anadolu’nun kültürünü inkar eden, aşağılayan ve şanlı ecdadımızı uydurulmuş dinin mensupları olmakla itham eden bir mahlukun zihniyetinin devlet kadrolarında yayıldığını duymak bizi gerçekten tedirgin ediyor. İslam müsamaha dinidir. Ve bu müsamaha vasfı sadece İslam’ın doğru anlayışı olan ehlisünnet inancında vardır. Kendisi gibi olmayan, kendisi gibi düşünmeyen, kendisinden olmayana müsamaha eden sadece ehlisünnettir. Yani Anadolu’yu fetheden ve bin yıldır adaletle yöneten necip Türk milletinin inancı. Eğer devlet kadroları ne idüğü belirsiz kökü dışarıda olan zihniyet sahiplerine teslim edilirse onlar asla adaletle davranmayacaklardır. Çünkü inanç sistemlerinde kendilerinden olmayana merhamet dahi yoktur. Şii, vehhabi ve mezhepsizlerin tarihini bilenler şu söylediklerimde şüphe etmeyeceklerdir. Bizim topraklarımızda hiçbir inanç sahibine bugüne kadar baskı uygulanmamış, zulüm yapılmamıştır. Ama onların hâkim oldukları yerlerde ehlisünnet Müslümanlar hep zulme, baskıya, eziyete hatta katliamlara maruz kalmışlardır. Bu vatanın evlatları olarak devlet büyüklerinden ricamız adaletli davranmaları ve işi ehline vermeleridir. Zira işin ehline verilmemesi kıyamet alametlerindendir. Nitekim Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhji ve Sellem) bir mecliste etrafındaki sahâbilere vaaz ederken bir bedevî gelir ve - Kıyâmet ne zaman kopacak? diye sorar. Rasûlulah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)sözünü kesmeyip konuşmasına devam eder. Oradakilerden kimisi “Bedevîyi işitti ama sorusundan hoşlanmadı.” der; kimisi de “Galiba işitmedi.” derler. Rasûlülah (Sallallahu Aleyhji ve Sellem) sözünü bitirince - “O, kıyameti soran nerede?” buyurur. Bedevî; -Benim, buradayım ya Rasûlullah! deyince Peygamber Efendimiz; -“Emânet zâyi edildi mi -kıyameti bekle!” buyurur. Bedevî; -Emânet nasıl zayi’ olur? diye sorar. Efendimiz de; -“İş, ehil olmayana verildi mi kıyameti bekle!” buyurur. (Buharî) Allah’a emanet olunuz.
ŞEFİK KOCAMAN HOCAEFENDİ 26,07,2016
Featured Posts
- Blogger Yorumları
- Facebook Yorumları
Kaydol:
Kayıt Yorumları
(
Atom
)
0 yorum:
Yorum Gönder