Featured Posts

BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM. ŞEFİK KOCAMAN


Muhterem okuyucuları! Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. İnşallah bundan sonra imkânımız elverdiği müddetçe haftanın bazı günleri bu sayfada sizinle birlikte olmaya çalışacağız. Tecrübeli gazeteciler ve köşe yazarları gibi kelime ustalığı yapamasak da bildiklerimizi sizinle paylaşmaya gayret edeceğiz. Bunu yaparken de marifet dergisinde yayınlanan makalelerimizden, evvelce kaydedilmiş sohbet ve derslerden faydalanmayı düşünüyorum. Çünkü, mevcut vazifeler ve hizmetlerin yanında ayda bir dergiye makale yazarken bile zamanlamaya riayet etmekte zorlanmaktayım. Bu durumda her hafta gazeteye yazı yazmak bu fakiri oldukça zorlayacaktır. Her zoru kolay eden Mevla Teâlâ’dan yardım ve dostlarından himmet talep ederim. Köşemizde umumiyetle İslam’ın kendisi olan Ehlisünnet vel-Cemaat akidesini-inancını anlamaya, anlatmaya ve delilleriyle beraber savunmaya gayret edeceğiz. Yanlış, sapkın ve nefsanî fikir akımlarına yer yer reddiyeler yapacağız. Ve bahusus dünyaya adaletle hükmederek bizlere şanlı bir tarih ve mübarek bir vatan miras bırakan atalarımızın tasavvuf temelli ilim, irşat ve cihad hareketinin günümüzün müzmin sorunlarına çare olduğunu ispat etmeye çalışacağız. (Her ne kadar bu yüzden bize gerici deseler de) Böyle bir imkanı bize sunduğu için Vahdet Gazetesi’ne ayrıca teşekkür ederim. Bizler Osmanlı torunları olarak; itikatta Ehlisünnet vel-Cemaat inancına bağlı, amelde Hanefî, Malikî, Şafiî ve Hanbelî mezheplerini dört hak mezhep olarak kabul eden ve ahlak mektebi olarak tasavvuf-tarikat mensubu kimseleriz. Dünyevî ve uhrevî düşünce dünyamız bu yazdığımız esaslara göre şekillendirmektedir. Dolayısıyla olayları ve fikirleri değerlendirirken doğru bildiğimiz açıdan yani kitap-sünnet çerçevesinden bakacağız. Yeni yetmelerin tarafsız-objektif olma adına yaptıkları gibi batının tamamen nefse, nefsani arzulara ve menfaate dayalı değerlerine (!), kokuşmuş mantığına, dünyayı kana bulayan zihniyetine itibar etmeyeceğiz. Zaten Ashab-ı Kiram’dan sonra tarihin en kahraman ve adil milleti olan bu milletin batıyı taklit etmesi, onlara özenmesi, onlar gibi olmaya çalışması akıl karı değildir. Özümüze dönmeli, ecdadımızı iyi tanımalı ve hayatımıza ona göre yön vermeliyiz. Yeni nesilleri fıtratın gereğine göre yani İslam’a göre yetiştirmeliyiz. Yazılı ve görsel medyanın yanlış yönlendirmelerine kapılmadan aslı korumaya çalışmalıyız. Bize kendi doğrularımız yeter. Çünkü, biz doğruyu, sonsuz ve hatasız ilmin kaynağı olan vahiyden yani kitap ve sünnetten almaktayız. Fikrimizin temelini oluşturan unsurlar beşeri değil ilahidir. Biz aklı, vahyi yargılayan olarak değil bilakis vahyin terbiyesinden geçerek olgunluğa ulaşması gereken bir varlık-kuvvet olarak görmekteyiz. Büyüklerimizin dediği gibi; “Sen seni bil, sen seni. Sen seni bilmezsen patlatırlar enseni.” Vahyin karşısında haddimizi bilmeli ve ona sırtımızı dayayarak hareket etmeliyiz. Hiçbir zaman beşeri nesneleri ilahi kanunların önüne geçirmemeliyiz.  Aklı da o aklın sahibini de ve dahi zerreden kürreye bütün kainatı da yaratan Rabbimize teslim olmalıyız. O her şeyi en iyi bilen değil midir?! Mülk suresinde buyurduğu gibi: “Yaratan bilmez mi?” (Mülk:14) Böyle söylediğimiz zaman batı hayranları hemen bizi aklı bir tarafa atmakla suçlayacaklardır. Hayır, gerçek onların dediği gibi değil elbette. Kur’an’da birçok yerde Rabbimiz akla vurgu yaparak; “Hala akletmeyecekler mi? demektedir. Muhakkak aklın yeri vardır ve önemlidir. Fakat onun yerini iyi tespit etmeli, onu boyundan büyük işlere sevkederek helakına sebep olmamalıdır. Emanetleri asla zayi etmeyen Mevla Teâlâ’ya emanet olunuz.

ŞEFİK KOCAMAN HOCA EFENDİ
Paylaş: Google Plus

Yazar: Ehli Sünnet Vel Cemaat Müdafaa

    Blogger Yorumları
    Facebook Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder