
Besmele, hamdele ve salat-ü selamdan sonra… Muhterem okuyucular! Malumunuz! Allah-u Zülcelal Hazretleri kainatı bir medrese, insanı da o medresenin talebesi olarak yarattı. Okunacak kitap olarak önlerine Kuran-ı Kerim’i koydu. Bu mukaddes kitabı tebliğ, talim ve tatbik edici olarak da Peygamber Efendimizi gönderdi. Ashab-ı kiram efendilerimiz ise Din-i Mübin-i İslam’ı kâinatın Efendisi’nden nasıl öğrenip yaşadılarsa o şekliyle sonraki nesillere naklettiler. Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in son peygamber olduğu (Ahzab:40), Allah katında makbul dinin de sadece İslam olduğu (Al-i İmran:19, 85) Kuran-ı Kerim’de açıkça beyan edilmiştir. Kıyamete kadar başka peygamber gönderilmeyeceği ve başka bir din gelmeyeceğine göre insanlar için ebedi saadet sağlayacak başka bir hidayet yolu da yok demektir. Hidayet üzere olduğunu iddia eden birçok fırka vardır. Öyleyse; insanları şirk ve küfür karanlıklarından İslam’ın nuruna ve aydınlığına çıkaracak yol hangisidir? O yol; elbette Allah’ın bütün bozulmalardan koruyacağını vadettiği ve az evvel belirttiğimiz gibi Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve onun ashabının yoludur ki onun adı EHLİSÜNNET VELCEMAAT mezhebidir. Kısaca SÜNNİLİK… NİÇİN EHLİSÜNNET VELCEMAAT? Bu noktada akıl karıştırmak isteyenler; İslam yetmiyor mu? İslam varken başka isme ne gerek var? Ehlisünnet nereden çıktı? gibi bazı sorular sormaktadırlar. Evet! Tabi ki İslam yeterdi, başka isme gerek yok idi. Ta ki hak yoldan sapmalar başlayana kadar. Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ümmetinin fırkalara ayrılacağını şu hadis-i şerifiyle haber vermiştir: Ve muhakkak İsrailoğulları yetmişiki millete (fırkaya, taifeye) bölünmüştür. Ve benim ümmetim de yetmişüç millete bölünecektir. Biri müstesna hepsi cehennemdedir.(Ashab-ı kiram:) Onlar hangileridir ya Rasûlellah? dediler. (Bunun üzerine Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) “Onlar benim ve ashabımın üzerine olduğu itikad üzere olanlardır. buyurdu.” (Tirmizî) Bu hadis-i şerifte ümmetinin bölüneceğini ve biri hariç hepsinin cehenneme gireceğini haber veren Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hak üzere sabit olup cennete girecek olanların da kendisi ve ashabını takip edenler olduğunu açıklamıştır. Şu ayeti kerime de hak üzere olanları beyan etmektedir: “Eğer onlar senin ve ashabının inandığı gibi inanırlarsa muhakkak (ancak o zaman) hidayete ermiş olurlar. Eğer yüz çevirirlerse ancak onlar haktan büyük bir ayrılık içindedirler.” (Bakara:137) Bu hidayet yolundan ilk ayrılanlar Hazreti Ali’nin (Radıyallahu Anh) hilafetini tanımayan, küçük günah işleyeni bile kafir sayan Hariciler ve hemen sonrasında da ilk üç halifenin hilafetini kabul etmeyip o büyük zatlara lanet eden Şiiler oldu. Daha sonra Allah’ın sıfatlarını inkar eden, kullar kendi fiillerini yaratırlar diyen ve inanç meselelerinde nakli değil de aklı ölçü alan Mü’tezile fırkası zuhur etti. Bunları, kaderi inkar eden Kaderiye, kulun her yaptığını ona Allah’ın yaptırdığını ve kulun tercihinin söz konusu olmadığını iddia eden Cebriye gibi fırkalar takib etti. Hak yoldan bu şekilde ayrılmalar olunca doğru yolu izleyenlere; Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in sünnetine tabi olduklarından EHLİSÜNNET ve ümmetin çoğunluğunu teşkil ettiklerinden vel-CEMAAT denildi. Nitekim ümmetinin çoğunluğunun hak üzere devam edeceğini ve o çoğunluğa uyulması gerektiğini Rasûlüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şu hadis-i şerifiyle haber vermiştir: Muhakkak ki benim ümmetim dalâlet (sapıklık) üzere toplanmaz. Siz ihtilaf gördüğünüzde en büyük karaltıya sarılın (ümmetin çoğunluğuna uyun).” (İbni Mace, Ebu Nuaym) Bir başka hadis-i şerifte de şu ifade mevcuttur: “Ey insanlar! Cemaate yapışın (ümmetin çoğunluğuna uyun) ve ayrılıktan sakının. Ey insanlar! Cemaate yapışın (ümmetin çoğunluğuna uyun) ve ayrılıktan sakının.” Üç kere böyle buyurdu. (Ahmed bin Hanbel) Bu mühim mevzuya devam edeceğiz inşallah. Allah’a emanet olunuz…
ŞEFİK KOCAMAN HOCA EFENDİ. 12.04,2016
0 yorum:
Yorum Gönder