Featured Posts

MEVZU HADİSLER KONUSUNDAKİ TUTUMUMUZ (2)


[Selefin hadis rivayetinden ürkmesi]

Şöyle bir anlayış türedi zamanımızda: Bir söz şayet türlü hikmetleri mütazammın bir söz ise ve çok önemli noktalara değiniyorsa bu söz Hz. Peygamber ﷺ’a ait olmalıdır. Yahut bizim bu sözü ona nispet etmemizde her hangi bir beis yoktur. Çünkü biz Peygamber ﷺ’e kötü bir şey nispet etmiyoruz ki sonuçta! Ulûmu’l-Hadisle ilgili yeterince bilgi sahibi olmamaktan neşet eden bu sakat tutum, biz farkında olmasak da çok büyük bir vebal altına girmemizi iras ediyor netice itibarıyla.

Yukarıda da bir iki örnekle izah etmeye çalıştığımız gibi selefteki tutum bu anlayışla taban tabana zıtlık teşkil etmektedir. Başta sahabe olmak üzere Selef-i salihin büyükleri bizatihi duydukları bir sözü bile Peygamber ﷺ’den nakletmek konusunda çok mütereddit davranmışlardır. Onları bu denli korkutan şeyi araştırdığımızda bunun altında yatan ana etkenin “Benden çok hadis rivayet etmekten sakının. Kim (benim adıma bir söz) söylerse doğru söylesin. Kim bana demediğim bir şeyi uydurursa Cehennem’de oturacağı yeri hazırlasın”,[26] veya “Benden sonra bir topluluk size gelip benim hadislerimden soracaklar. Onlara iyice ezberlediklerinizin dışında hadis nakletmeyin. Zira kim benim üzerime kasıtlı olarak yalan uydurursa ateşte oturacağı yeri hazırlasın”[27]şeklindeki [28] hadislerdir. Selefin hadis rivayet etmekten ne denli kaçındıklarına dair birkaç misal zikredelim:

I. Ebu’l-Ğusn Basrî şöyle dedi: Medine’ye geldim ve Ömer ﷺ’in azatlı kölesi Eslem’le karşılaştım. Ona “Bana Ömer (Radıyallahu Anh)’den bir şeyler naklet” dedim. Şöyle dedi: “Bunu yapamam. Ziyade veya noksan yapmaktan korkarım. Zira biz de Ömer (Radıyallahu Anh)’e “bize Resulullah ﷺ’tan bir şeyler aktar” dediğimizde bize “Bir harf ziyade yapmak veya eksiltmekten korkuyorum. Muhakkak ki Resulullah Kim bana yalan uydurursa o ateştedir” buyurdu” derdi.[29]

II. Ka’b b. Abdirrahman’ın babası şöyle dedi: “(Sahabe’den) Ebu Katade’ye “Resülullah ﷺ’tan duyduğun bir şeyi bana naklet” dedim. O da bana “Lisanımın Resulullah ﷺ’ın söylemediği bir şeyi söyleyerek yanlışlık yapmasından korkuyorum. Zira ben Allah Resulü ﷺ’nü “Benden çok hadis nakletmekten sakının. Kim kasıtlı olarak benim üzerime yalan uydurursa Ateş’te oturacağı yeri hazırlasın” dediğini duydum.” Dedi.[30]

III. Sayfi İbn Suheyb dedi ki; Ebu Suheyb’e “Neden arkadaşlarının naklettikleri gibi Resulullah ﷺ’tan (hadis) rivayet etmiyorsun? “dedim. “Ey oğulcağızım! Ben de onların işittiği gibi (Resulullah’ tan sözler) işittim. Lakin Peygamber ﷺ’den “Kim benim üzerime kasten yalan uydurursa kıyamet günü bir şehriyenin iki tarafını (n arasını) düğümlemekle mükellef tutulur ve bunu asla başaramaz” dediğini işitmem beni ondan hadis aktarmaktan alıkoyuyor” dedi.[31]

IV. Süleyman b. Ebi Abdillah şöyle dedi: Suheyb bize “Gelin size savaşlarımızdan (bir takım hadiseler) aktarayım. Ama “Resülullah şöyle buyurdu” ya sıra gelince bu olmaz” dedi.[32]

V. Amir b. Abdillah derki; Zübeyr b. Avvam (Radıyallahu Anh)’a “Falancaların naklettikleri gibi seni Resulüllah ﷺ’tan hadis naklederken hiç duymuyorum” dedim. Bana “Ben ondan ﷺ hiç ayrılmadım. Fakat ben onun “Kim benim üzerime yalan uydurursa Ateş’te oturacağı yeri hazırlasın” dediğini duydum” dedi. [33]

VI. Enes b. Malik şöyle demiştir: Şayet hata etmekten korkmasaydım size Resulullah ﷺ’tan işittiğim bir takım şeyleri haber verirdim. Fakat O şöyle buyurmuştur: ““Kim benim üzerime yalan uydurursa Ateş’te oturacağı yeri hazırlasın.”[34]

VII. Yine Enes b. Malik demiştir ki; Size Resülullah ﷺ’tan çok hadis rivayet etmekten beni engelleyen şey; Allah Resülu’nün “Kim benim üzerime kasıtlı yalan uydurursa Ateş’te oturacağı yeri hazırlasın.” buyurmuş olmasıdır.”[35]

VIII. Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh) hadis rivayet ettiğinde Resulullah ﷺ “Her kim benim üzerime kasten yalan uydurursa ateşte oturacağı yeri hazırlasın” buyurdu” derdi.[36]

IX. Saib b. Yezid’ den rivayet edilmiştir ki o şöyle demiştir: Sa’d b. Malikle Mekke’den Medine’ye (kadar) beraber oldum. Onu Resulullah’ tan tek hadis rivayet ederken duymadım.[37]

X. İmam eş-Şa’bi şöyle demiştir: İbn Ömer (Radıyallahu Anh)’le bir sene beraber oldum. Ve onun Resulullah ’tan bir şey rivayet ettiğini duymadım.[38]

Kaynaklarda bu aktardıklarımıza benzer sahabe ve tabiin büyüklerinin hadis aktarma konusunda ne kadar ihtiyatlı bir tutum içre olduklarını haber veren belki yüzlerce rivayet mevcuttur. O halde insanın zihnini kurcalayan şöyle bir sualin sorulması bu noktada kaçınılmaz olur: Resulullah ﷺ’la aynı zamanda yaşamış, aynı meclisi paylaşmış, arkasında namaza durmuş, vaaz-ü nasihatlerini dinlemiş bir sahabî bizzat kulaklarıyla duyduğu bir sözü Hz. Peygamber ﷺ’den rivayet edemiyor. Yahut etse bile bin bir hale girerek, titreye titreye naklediyor. Neden? Yine ondan duyduğu dehşetli tehditler içeren hadislerden dolayı.

Öte yandan Hz. Peygamber ﷺ’in sözüne bir sahabiyle ulaşma imkânı olan bir tabii “bana hadis rivayet et demeyin de ne derseniz deyin” tavrıyla hareket ediyor yine aynı korkuyu taşımasından dolayı. Peki, on dört asır sonra gelen bizler senet sebet sorgulamadan, bu hususta hiçbir ihtisasımız yokken, isnat ilmi, cerh ve tadil ilmiyle ilgili nebzeten bile olsa bir bilgi sahibi değilken Resulullah ﷺ’a ait olduğunu sadece duyduğumuz bir hadisi neye güvenerek ona nispet edebiliyoruz. Yukarıda ismi sayılan insanlar Peygamber ﷺ’in “ümmetimin en hayırlılarıdırlar” buyurduğu insanlar değiller mi? Az şahsiyetler mi bunlar?

(Devam edecek)

ÖMER FARUK KORKMAZ------------------------------------[26] İbn Ebî Şeybe, “el-Musannef”, No: 26768, Ali el-Müttakî, “Kenzu’l-Ummâl, No: 20170[27] Taberânî, “Turuku hadis-i men kezibe aleyye müteammiden” No: 158[28] Buna benzer başka bir rivayette “(Bana ait olduğunu) bildiğiniz dışında benden hadis aktarmaktan sakınınız. Zira kim benim üzerime kasıtlı olarak yalan uydurursa ateşte oturacağı yeri hazırlasın ” buyrulmuştur. Tirmizi, “Sünen”, Tefsiru’l-Kur’an, No: 2951[29] Ahmed b. Hanbel, “Müsned”, No: No: 326, Heysemî, “Gayetu’l-Maksat fi Zevaidi’l- Müsned”, I/315[30] Hakim, “el-Müstedrek”, No: 380[31] Hakim, “el-Müstedrek”, No: 5712[32] Hakim, “el-Müstedrek”, No: 5711[33] İbn Mace, “Sünen”, No: 36, Şihab el-Kudâ’î, “el-Müsned”, No: 549[34] Ahmed b. Hanbel, “Müsned”, No: 12764[35] Müslim, “Sahih”, Mukaddime, “Babu Tağlîzi’l-Kezib alâ Resûlillah” No: 2[36] Darimi, “Sünen”, Mukaddime, No: 613[37] Tahir el-Cezairi, “Tevcihu’n-Nazar ila Usuli’l-Eser”, 1/67 , Mektebu’l-Matbuati’l-İslamiyye, Halep 1995 B.1[38] İbn Mace, Sünen, Mukaddime No: 26
Paylaş: Google Plus

Yazar: Ehli Sünnet Vel Cemaat Müdafaa

    Blogger Yorumları
    Facebook Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder