Featured Posts

İŞTE BUDUR HUMEYNÎ DEDİĞİNİZ (5)


[Kur’an’ın tahrif edildiği inancı]

Humeynî’nin farklı eserleri incelendiğinde Kur’an-ı Kerim’den bahsettiği yerlerde “onun tahrif edilen bir kitap olduğu ve bu konudaki mesuliyeti de sahabenin taşıdığı” inancı görülmektedir. Kur’an’ın tahrif edildiği, asıl mushafın 17.000 (On yedi bin) ayeti ihtiva ettiği, Kuran’da Bakara süresinden daha mufassal bir “Velâye” süresinin bulunduğu gibi inançların Şia’ya ait olduğunu biliyoruz. “Tabersî’ye ait “Faslu’l-Hitâb fî isbâti tahrifi kitâbi Rabbi’l-Erbâb” isimli eser bu akidenin mevcudiyetini fazlasıyla ispatlar mahiyettedir.[1] 

Kur’an- Kerim üzerine yazdıklarıyla imamet akidesi arasındaki ilintiyi kurmak adına yapmadığı zorlama tevil kalmayan Humeynî, yine “Keşfu’l-Esrar”’ında şöyle der: “Şayet imametin Kuran’da sabit kılınması tamam olmuş olsaydı İslam ve Kur’an kavramlarıyla Dünyevi garaz ve riyasetten başka bir şey kastetmeyen bunlar (sahabe), Kurandan bir bölümü, şüpheli maksatlarını yerine getirmek için vesile edineceklerdi. Bu sayfaları Kuran’dan silecekler, Kur’an’ı ebediyen âlemlerin gözünden düşüreceklerdi. Müslümanlara ve Kur’an’a ebediyen sürecek büyük bir bir ar getirecekler ve Müslümanların Yahudi ve Hristiyanları kınadıkları ayıbı Kur’an’ için de ispat edeceklerdi.”[2] 

Bu satırlarıyla okuyanlarının zihinlerinde Kuran hakkında “acaba” istifhamlarının oluşması için gayret sarf ettiğini açık bir şekilde hissettiğimiz Humeynî, bu hislerimizi yalancı çıkarmaz ve“Tahriru’l-Vesile” sinde eteklerindekileri biraz daha döker. Konu “Mescidin boş bırakılmasının mekruh olduğudur.” Bu baptaki Humeynî’nin sözleri de şunlar: “Boş bırakılan mescidin Allah Teâlâ’ya şikâyette bulunacak üç şeyden biri olduğu rivayetlerle nakledilmiştir. Bu, Allah Teâlâ’ya şikâyette bulunacağı ifade edilen üç şey hakkındaki rivayetin bizzat kendisidir. Onlardan biri de Mushaf’tır ki o “Beni tahrif ettiler” diyecek.” [3] 

Rivayet olarak yer verdiği bu ifadelerinde Mushaf’la tahrif ifadelerini yan yana kullanmakta hiçbir beis görmeyen Humeynî bu yakıştırmayı “el-Kur’an bâbu Ma’rifetillah” isimli eserin de de ilahi kitaplar üzerinde yapılan tahriften bahsettiği kısımda bu kitaplar arasında “Kur’an-ı Şerif” i de zikrederek farklı bir şekilde yineler. [4] 

“Vasiyye” sinde de şunları söyler Humeynî: “Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve âlihî ve Sellem’in iki emaneti (Kuran ve ehl-i beyt Ö.F.K)azgınların zulmünün bütün İslam ümmetine belki bütün beşeriyete yapılmış bir zulüm olduğunu söylemek gerekir. (…) Bu ilahi emanet Kuran ve Resul-i Ekrem’in bıraktığının (ehl-i beytin Ö.F.K) başına gelen üzücü felaketlere kan ağlansa yeridir.” [5] Görüldüğü gibi burada da Humeynî, Kur’an’ın başına gelen felaketlerden bahsediyor? Humeynî’ ye göre “Mushaf’ın bizatihi kendisinin başına gelen şey ne olabilir acaba?” diye sorduğumuzda yukarıdaki alıntılarda cevabımızı bulabileceğimizi sanıyorum.

(Devam edecek) 

ÖMER FARUK KORKMAZ-------------------------------------
[1]Ayrıca, İhsan İlâhî Zahîr’in “eş-Şî’a ve ve’l-Kur’an” isimli eseri de bu konuda kâfi ve vâfî delilleri haizdir. Mektebetu Beyti’l-islam, Riyat, 2008, B.I [2]Humeynî, “Keşfu’l-Esrâr”, s. 131[3]Humeynî, “Tahriru’l-Vesile”, I/152[4]Humeynî, “el-Kur’an bâbu Ma’rifetillâh” s. 50, Daru’l-Hucceti’l-Beydâ, Daru Mektebeti’r-Resûli’l-Ekrem[5]Humeyni, “Vasiyye”, 68
Paylaş: Google Plus

Yazar: Ehli Sünnet Vel Cemaat Müdafaa

    Blogger Yorumları
    Facebook Yorumları

0 yorum:

Yorum Gönder